Sürekli olumsuz düşünme, yakınma beynimizi, hayatımızı nasıl mahvediyor?

İnsanlar neden yakınır? Yakındığı kişiye, çevresine negatifliği ile acı çektirmek için değil tabii ki. Aslında o zamanlarda mantığımız şöyle çalışır, şimdi ben bu negatif duygularımı ifade edeceğim, sonra bunlar zihnimden defolup gidecek ve ben de kendimi daha iyi hissedeceğim.

Hah hah hah!!! (ben bu naifliğe gülerim)

Ama bilim insanları bu mantıkta bir kaç sıkıntılı nokta olduğunu iddia ediyor. İlki, bu şekilde olumsuz düşünceleri ifade etmek kişinin kendisini daha iyi hissettirmediği gibi, karşımızdaki insanın da kendisini kötü hissetmesine sebep olabiliyor.

Olumsuz fikirlerimizi ifade etmek ilk bakışta onları zihinden üfleyerek uzaklaştırmak gibi gelebilir. “Kötü şey insanın içinde durmaz” deriz, hani bilen bilir. Burada da aynen öyle, olumsuz duyguları zihnimizden dışarı üflemek, bir asansörde gaz çıkarmaya benzer demiş çok değerli bilim insanı, psikolog Jeffrey Lohr. Evet ilk başta kötü şeylerden kurtulma çok çekici bir fikirmiş, rahatlatıcı olacakmış gibi gelebilir fakat bir kere o işi yaptıktan sonra (pırt!) asansördekilerle soluduğunuz hava kimsenin hoşuna gitmeyecektir! 🙂  

Sanırım bu duygusal boşalımın, yani ağlayıp sızlanmanın, yakınmanın hem kendimizin hem de karşımızdaki insanların, arkadaşlarımızın ve yakınlarımızın ruh halini kötü etkileyeceğini anladık. Güzel. Ama kötülükler burada bitmiyor. Böyle yaparak aynı zamanda beynimiz ve genel sağlığımızı da olumsuz etkiliyoruz. Vallahi bak.

İnsanın doğası konusunda yazar ve öğrenci, Steve Parton denen bir insan evladı bu yakınmalarımızın beynimizin çalışmasını nasıl değiştirdiği, ruh halimizi ciddi manada nasıl olumsuz etkilediğini anlatmış. Hatta biraz daha ileri giderek, bu yakınma işinin bokunu çıkarmamız sonucunda (çok ileri gitmiş hakikaten) ölümle yüz yüze gelebileceğimizi söylemiş. Kendisine göre yakınmanın 3 olumsuz etkisi şöyle:

1 – Sürekli beraber ateşlenen sinapslar güçlü bağlantılar oluşturur.

Az önce gaz çıkarma seviyesine kadar düşmüştük şimdi sinaps diyorsun der gibisiniz. Sinir bilim öğrencilerinin ilk öğrendiği konulardan biridir sinapslar. (Buradan nBeyin ekibindeki arkadaşlarıma ve Sinan Canan Hocama selam ederim.) Sinir hücrelerinin birbirine bağlandığı ve birinden diğerine gelen mesajların iletildiği hücreler arası boşluğa, bir diğer deyişle hücreler arası bağlantı noktalarına sinaps adı verilir. Sürekli yinelenen benzer düşünceler sebebiyle beynimizdeki bir grup sinir hücresi kendi arasındaki bağlantı noktalarını güçlendirir ve bu sayede o hücrelerin beraber ateşlenme (benzer bir düşünceyi üretme) olasılığı artar.

childrenshospital
Sinaps: İki sinir hücresinin iletişim kurduğu bağlantı noktası  kaynak: http://www.childrenshospital.org

Uzun lafın kısası sürekli negatif düşünceler ve duygular içerisinde olan, bunları dile getiren birisi yolda yürürken de bir an kendini bu tarz olumsuz şeyleri düşünürken bulabilir. Yani beynimizi ne tarz düşüncelerle beslersek, beynimiz de ona göre şekillenecek ve (kahrolası sinapslar) bizi o şekilde yönlendirme eğilimde olacaktır. Şimdi kasvetli düşüncelerinizin sizi olumlu düşünmekten nasıl alıkoyduğunu, hayatınızı nasıl aşağıya çektiğini bir kez daha düşünün.

2 – Sen, sen değilsin, sen beraber vakit geçirdiğin arkadaşlarınsın

Beyninizi şekillendiren sadece kendi olumsuz duygularımız ve düşüncelerimiz değil, olumsuz takılan arkadaşlarımızın da bu işte oldukça fazla payı var. Neden mi?

Gülen yada ağlayan birini gördüğümüzde bazen nasıl sebepsiz yere o kişiden etkilendiğimizi bir düşünelim. Ortada espri bile yokken dakikalarca karşıdakine bakıp onun gülmesine gülmek yada bazen yoldan geçerken tanımadığımız birini ağlarken gördüğümüzde üzülmemiz, gözlerimizin dolması. Konuyu bile bilmiyoruz hani… Ya kardeş sen hayırdır?

Başka birinin bir duygu yaşadığını gördüğümüzde beynimiz onu mimik etmeye, kopyalamaya çalışır. Buna empati de diyoruz aslında. Karşıdaki insanın duygularını kendimiz duygulanmış gibi hissediyoruz. Karşımızda eğlenen, gülen biri varsa ne ala. Peki tüm akşam boyu ağlayıp sızlayan, tıkanıklıklarını aşamamış, sanki her şey onun karşısındaymış gibi takılan biriyse bu? Evet asansör artık şu kata gelse de insek değil mi? Ortam iyice çığırından çıktı, bazen bazı kötü şeyleri insan kendine saklamalı. Ama geç de kaldık, o asansörde saatlerce kalmanın kötü bir sonucu olacak. Olumsuz duygular ve yakınmaları dinlerken beynimiz otomatik olarak empati yapıyor, sinapslar o duygulara göre ateşleniyor ve yine bu süreç sonucunda bizim beynimiz şekilleniyor. Kaybeden kim?

giphy
Beynimizi şekillendiren şeylerden biri de onu hangi düşüncelerle beslediğimiz.

Arkadaşlarımızı iyi seçmesine iyi seçelim ama bazen seçim şansımız olmayabilir, olmadığında bulunduğumuz ortamı olumlu yönde, olumlu düşüncelerle etkilemeye çalışmalıyız. Yine de mümkün olduğunca asansöre kiminle bineceğimizi seçmeye çalışmamız gerekiyor. Eğer bir kere binmişsek de acil durumlar için stop düğmesinin olduğunu unutmayalım derim.

Scientists-negative-thought-ill-653x350
Sürekli ağlayıp sızlanmak, yakınmak, negatif düşünmek… Üzerimizde dolaşan  karabulutların en çok istediği şey de bu.

3 – Stres denen meret vücuda çok zararlı

Ruh sağlığımız için hem kendi düşüncelerimizi hem de etrafımızdaki insanların düşüncelerini kontrol etmemiz gerekiyor. Tamam bunu anladık ama sadece ruh sağlığı değil, bedenimizin iyiliği için de olumsuzluklardan uzak durmamız önemli.

Stres aslında başlı başına bir yazı konusu. Yakın zamanda yediklerimizin ve düşüncelerimizin stres seviyemizi, dolayısıyla hayatımızı ve üretkenliğimizi nasıl iyi yada kötü etkileyebileceğine değinen uzun bir yazı yazacağım (İnşallah). Şimdilik stresin olumsuz etkilerine kısaca bir bakalım.

Duygularımız ve düşüncelerimiz vücudumuzun nasıl çalışacağını etkiler. Mesela üzülürüz başımız ağrır, seviniriz kalp çarpıntımız olur, stres oluruz bağırsaklarımız bozulur, karnımız ağrır, bağışıklık istemimiz zayıflar, hasta oluruz…

Vücutta stres seviyesini belirleyen şey kortizol hormonudur. Eğer olumsuz bir modda isek kortizol seviyemiz artar. Bu hormon öğrenme ve hafızayı aynı zamanda bağışıklık sistemini zayıflatırken kilo alma, kan basıncı, kolesterol ve kalp hastalığı riskini de arttırmaktadır.

Biraz daha ip ucu vereyim, stres sadece vücuttaki büyük sistemleri değil tek tek hücrelerimizi, bağırsaklarımızda yaşayan yaklaşık 39 trilyon adet mikro organizmayı ve hatta genlerimizin çalışmasını olumsuz etkileyebiliyor.

Halbuki sadece biraz içimi dökerek kötülüklerden arınmayı, kurtulmayı planlıyordum, şimdi ne hale geldim! Beyin dağıldı, bağırsaklar pert ve her an kalp krizinden gidebilirim.

Yakınmak yerine ne yapmalı peki?

Çok sevdiğim, son zamanlardaki ilham kaynağım, Amerikali girişimci, adamım Gary Vaynerchuk (namı değer Gary Vee) aşağıdaki videoda yakınma ile ilgili çok güzel bir iki laf ediyor. İsteyen baştan sona izler ben ise özetini geçeyim:

Bu videoda anlatmasa da, Gary’nin ailesi Gary 5 yaşında iken Sovyetler’den Amerika’ya göç etmiş, çok zor şartlar altında yıllarca yaşamış ve sonradan emek ve çaba ile belli bir yere gelebilmiş. Çok zor zamanlar derken, Gary 1980’lerde anne ile babasının 7-8 yıl boyunca bir çorap dahil kendilerine hiçbir şey (ama hiçbir şey) almadığını söylüyor.

Yaklaşık attığım 100 bin twit’imden en fazla 2-3 tanesi yakınmadır. Yakınmak deyince annemi düşünürüm. Annemden bana geçen en güzel ve beni en çok mutlu eden huy “yakınamama” olabilir. Yakınmayan insanları çok severim, çok şanslıyım ki karım da öyle biri. Hiç ummadık bir sağlık problemi yaşandığında belki bundan yakınılabilir ama benim sözlüğümde yakınmak gibi birşey yok. Hoşuma gitmeyen bir durum olduğunda onu analiz ederim, ne olduğunu anlamaya çalışırım ve sonra tekrar üzerine giderim. Ben sürekli hücumu düşünen biriyim, yakınmak ise bana göre korkmak, defans yapmak gibi, bana göre değil.

Çözüm istiyorsak o sorun ile ilgili bir şeyler yapmak zorundayız. En ufağından, en büyüğüne “bir şey”. Mızmızlanarak elimize geçen tek şey çözümü daha da zorlaşmış bir problem yumağı.

Sosyal Medyada Sürekli Gaz Kaçıranlar

Peki son bir ayda Ankara’da iki kez, geçtiğimiz günlerde İstanbul’da ve Brüksel’de patlayan bombalardan sonra kaçımız olumlu şeyler düşünebiliyor? (edit, 20 Şubat 2017: Mart 2016 ‘da yazdığım bu yazıdan bugüne bir darbe girişimi -15 Temmuz 2016- ve Bursa, Gaziantep, İstanbul, Elazığ, Cizre, Şemdinli, Diyarbakır, İzmir, Kayseri gibi farklı illerde canlı bomba ve terörist saldırı olaylarını ülke olarak yaşadık.) 

Sosyal medyada X partisinden, Y başkanından, Z ülkesinden, A partisine oy verenlerden, B kişininin açıklamalarından, dünya düzeninden ve daha bir çok şeyden yakınan o kadar çok insan var ki. Kafayı yedik yiyoruz farkında bile değiliz. Bir şey yapmadıkça, sadece böyle olumsuz konuşarak bir şeyleri çözmemiz de mümkün  gözükmüyor. Nedenini kısmen yukarı da anlatmaya çalıştım.

19113hm4do7kijpg
Olmadı, o kadar saydın ve sövdün ama tek eline geçen daha da körelmiş, köreltilmiş zihinler. Biraz daha köreldiğinde çözüm imkansız olacak.

Olumlu bir fikir üretmek bir değişimin için son derece yetersiz evet ama gerekli ilk adımdır. Etkisi minnacık da olsa, olumlu düşünmeden de bir yere gidebileceğimiz yok, o küçük şey olmadan ufukta gözüken bir yol bile olmayacak. Evlerimizde kapana kısılıp kaldık, stres seviyemiz toplum olarak arttı. İlk olarak bunların da farkına varmamız gerekiyor.

Farkına vardıktan sonra da akıl sağlığımızı ve beraberinde beden sağlımızı toparlayarak işe başlamamız gerekiyor. Küçük bir yürüyüş, kısa bir bisiklet turu, belki biraz koşu, bir iki egzersiz yani biraz hareket. Aynı zamanda herkesin kendini mutlu ettiği özel şeyler mutlaka vardır. Biraz onlarla ilgilenmek, sevdiklerinizi daha çok aramak, sormak ama yakınmak için değil, güzel şeyler konuşmak için, en azından elinizden geldiğince. Ayrıca farklı deneyimler de çok önemli. Deneyimlerin zihnimizi ve çevremizi nasıl değiştirip dönüştürdüğünü şu yazımda anlatmıştım.

Sosyal medyanın son günlerde malum asansör gibi kokuşmuş bir ortam yarattığını, beynimizi ve düşüncelerimizi şekillendirdiğini acilen fark etmemiz gerekiyor. Stop’a basıp hava almak için harekete geçmek ise toplumun ve bireylerin sağlığı için gereken ilk adım.

İlk adım için önerim, alt yazılarını çevirdiğim Prince EA’nın güzel anlatımı ile:

Kaynaklar:

1 http://www.fastcompany.com/3032351/the-future-of-work/why-venting-about-work-actually-makes-you-angrier

2 http://www.inc.com/jessica-stillman/complaining-rewires-your-brain-for-negativity-science-says.html

http://www.higherperspectives.com/complaining-1646916047.html

4  http://news.uark.edu/articles/8933/angry-breathing-beats-venting

5 Anger on the Internet

14 comments

  1. Merhaba ..Hani fiziksel engelin vardır insanın, hareketi kısıtlıdır istediği şeyleri yapamaz ,işte benim zihinsel durumumda tıpkı çyle bu aralar ,zihnimden geçiyor ama ses olarak atmosferde yankı bulamayan sözlerimi,dile getirdiginiz ve aynı düşüncelerde oldugumu ögrendigim siz gibi degerli insanlar oldugunu bilmek beni çok rahatlatıyor,Bana göre herkesin bi amacı,misyonu vardır bu dünyada gerçekleştirme imaknı buldugunuz için şahsım adına teşekkür ederim.

    Beğen

    • Suat Bey, yorumunuz gerçekten mutlu etti. Her birimizin amacı ve misyonu birbirinden zor. Sadece bıkmadan çabalayıp emek verdikçe çözülüyor düğümler. Hep yeni bir düğüm olacak belki ama bir hedefe doğru gittiğini bilmek insanı sakinleştiriyor ve güç veriyor. Teşekkür ederim, sevgi ve saygılarımla.

      Beğen

  2. Yazınızı büyük bir keyifle, yer yer derin düşünceler eşliğinde, iç muhasebe yaparak okudum. Devamının gelmesini arzu ediyorum. Elinize, kolunuza sağlık.

    Liked by 1 kişi

  3. Halbuki sadece biraz içimi dökerek kötülüklerden arınmayı, kurtulmayı planlıyordum, şimdi ne hale geldim! Beyin dağıldı, bağırsaklar pert ve her an kalp krizinden gidebilirim. aklımdan geçmedi değil!!—

    Liked by 1 kişi

Yorum bırakın