Yağmur Damlaları
Yağmur tatlı tatlı yağarken tırmanmak, yokuş aşağı inmek yada düz yolda gitmekte sıkıntı yok hatta keyifli bile diyebilirim ama belli bir şiddetten sonra artık yağmur taneleri sırtına küçük taşlar gibi düşmeye başlıyor. Sen de psikolojik olarak kendini baskı altında hissediyorsun, zihnen zorlanmaya başlıyorsun.
Yağmurlu havalarda bir de yüksek hızda pedallıyorken yüzünü koruma olasılığın çok yüksek değil. Su püskürten bir duş başlığının sürekli yüzüne dönük olduğunu hayal et. Kasktan ve gözlüklerden süzülen damlalar burun ve elmacık kemikleri arasında paylaşılır ve bunlara bulutlardan el değmeden gelen damlalar eklenir. Buruna düşen damlalar giderek büyür ve aşağı doğru kayararak bıyığa geçer. Buradan bıyıktaki kılları yararak dudaklara ulaşır.
Diğer yanda elmacık kemiklerinden yanaklara geçen damlalar soluğu çenede almak istemektedir. Bu sırada dudaklardaki damlalar içilecek büyüklüğe gelmiştir. Susamışsan arada bir iki damla çekersin içine. Diğer türlü dudaklarını içeri doğru büzerek çeneye doğru damlalara yol verirsin. Sonunda oradan buradan gelip çenede buluşan damlalar da özgürlüklerine kavuşacak ve sen onların nereye gittiğini hiç bilemeyeceksin.
Hedefe kilitlenme ve inanç
Bir noktaya varmaya yeterince odaklanmışsan bacakların yorulmaz, üşümezsin, her viraj son virajdır… ama tabi yine de yol bitmez 🙂
Aslında bilimde laktik asit birikmesi, hipotermi denen şeyler “vardır” bunlar vücudun yorulduğu, soğuktan donma noktasına geldiği yerde bizi uyaran sistemlerdir ama sen yine de hedefe varabilmek adına bu olumsuz belirtilere karşı duyarsızlaşmaya çalışırsın. Hani şu “soğuğu silmek” gibi.
Zihnimiz ve Küçülen Bedenimiz
Yağmur yağdıkça ıslandıkça ve üşüdükçe küçülen bir fiziksel varlığa, bedene sahiptir biskletçiler. Bacaklar yoruldu bitti tükendi ama durmak yok, pedal çevirmeye devam ediyoruz, yani, bacaklar zihin yardımıyla fiziksel, bedeni sistemden ayrılıyor, bisikletin mekaniğine piston olarak monte ediliyor, yani, otomatik pilota geçiliyor.
Eldivenler tamamen ıslak, bisiklet üstünde köfte yapar gibi yumruğunu sıkıyorsun sular damlıyor. Eller üşüyor, ellerden bileklere bileklerden dirseğe doğru soğuk ilerliyor. Üşüme hissi dayanılmaz hale gelince ele kola ait kontağı kapatıyoruz. Bir ara ruhumuz ısınır gibi oluyor. Diğer yandan yoğun yağış sebebiyle ense ıslanmış ve rüzgar da eklenince tutulma gerçekleşiyor. Birazdan sıcak bir yerde sobanın başında oturma hayalleri ile ense sistemden çıkarılıyor.
El bilekleri ağrıma yapmıştır, bacaklar üşümektedir, popo artık dayanılmaz bir acı içersinde, dizler sızım sızım sızlamaklıdır. El bileğinde hadi pozisyon değiştirdin, ya popo? Bacaklar devre dışıydı, popo vucüttan ayrılıyor, dizlerde hissiyat kapatılıyor. Ayakkabıların içi havuz, her pedalda ayaklar yeniden ıslanıyor, ayaklar da kopmaya hazır, geri sayım başladı. Sıcak olduğunu hayal ettiğin kahvehaneye kadar, ısınabileceğine inandığın yere gelene kadar bir de bakmışsın tüm uzuvlarından arınmış sadece bir zihin olarak kalmışsın. İşte meditasyon denen şeyi sen ne sandıydın?
Kahvehane
Sen! Ey bisikletçi! Bedenini terketmiş, %100 zihin olarak, aşmış kafalarda ilerlerken o ulaşılmaz gibi görünen yere sonunda ulaşıyorsun.
Sonra bir abi gülerek sesleniyor:
-Hemşerim havalar da çok sıcak terlemiyon mu? hehehe!
Öbür abi:
-Kardeş afedersin ama siz böyle napıyonuz?!!
Ardından 3-5 soru daha geliyor ben hangi birine ne desem diye düşünürken alıyor beni bir titreme. Kahvehane önünde oturan ahali ister istemez seni gerçeklerle yüzleştiriyor ve bir anda silinen, sistemden çıkan, kopan parçalar teker teker bedenine geri geliyor ve soğukta kısa taytla pozlar verirken bir anda titreyerek horon teperken buluyorsun kendini.
Hani meditasyondu? Kafalar güzeldi? Hani aşmıştın? Hani silmiştin? Nooldu?!!
Şimdi milletin önünde hiçbir soruya cevap veremeyen, titreyen, afedersin altına giyecek donu olmayan bir adamsın. Şimdi .iktir git otur oturduğun yere.
Sağolsun Turgay Abi imdadıma yetişiyor ve “iki dakka izin verin be kardeşim, yorulduk bi dinlenelim” diyerek kahvehanenin kapısından içeri alıyor beni.
İçeri oturduk ama biliyoruz ki artık Ovacuma kahvesinde ve meydanında mevzu motorlu, bisikletli gezen deliler.
Kahvehane kesinlikle dışarıdan daha iyi ama ısınma konusunda hayal kırıklığına uğruyoruz. Soba yanmıyor, kaloriferler kapalı. Kurumak bir anda hayal oldu. Bizden 5 dakika sonra kahveye varan Arman yokluktan çayocağındaki çaydanlığa yanaşıyor çaresiz. En son Cahit geliyor. Masaya gelip gözlükleri çıkartmasıyla aklıma Arnold Şıvarzeneger’in Mars filminin gelmesi bir oluyor.
Hepimiz tek tek döküldük masaya. Birbirimize bakıp bakıp gülüyoruz. O anı anlatabilecek en iyi kelime sanırım “saçma!”. Titreme, yorgunluk ve açlık ile ne kadar doğru düşünebiliyordum bilmiyorum ama bir ara orada oturan, bin bir türlü soru soran abilere hak verme eğilimine bile girmiştim. Bugün bu havada bu yaptığımız şey, giydiğimiz bu kıyafetler, amacımız, hepsi sanki çok saçmaydı.
Turgay Abi de sırılsıklam ve yorgundu ama motorla geldiğinden bize göre biraz daha az yıpranmıştı. Daha aklı başında olarak hemen bir kaç sıcak çay sipariş etti, küçük bir sofra kurdu ve günün kalanı ile ilgili plan program yapmaya, kalan rota hakkında bizi bilgilendirmeye başladı. O esnada nasıl bir çaresizlik, bitkinlik ve tükenmişlik gösterdiysek, kahvecileri bir telaş aldı, klimayı çalıştırmak için bir çaba içerisine girdiler, “sıcak üflemesi nasıl oluyordu”, “bu bozuk herhalde”, “kaç derece yapacağız” derken bir 10 dakika içerisinde klima sıcak üfler duruma geldi. İnanılmaz bir şey! Klima çalışırken biz bir yandan yiyoruz, bir yandan içiyoruz, öbür yandan ısınıyoruz, beri yandan kuruyoruz ve kıyafetlerimizi kurutuyoruz. Yeniden doğmak işte bu olmalı!
Bir iki yedek kıyafeti de giydikten sonra aklımız başımızda gücümüz yerinde tekrar yarı ıslak taytımızla soğuk selelere oturup yol almaya başlıyoruz. Geldiğimiz yollara göre gittiğimiz yol giderek güzelleşiyor. Artık tokuz, titremiyoruz ve sürdükçe daha da ısınıyor, sürdükçe daha da keyifleniyoruz.
Her kilometresi zorluklarla dolu ve her birimizde silinmeyecek izler bırakan güzel bir tur oldu..
Harika olmuş Dinçer..
Ellerine sağlık.
BeğenLiked by 1 kişi
Turgay Abi daha önce böyle bir güne sığan doyurucu bir rota, yıllarca unutamayacağımız bu kadar güzel fotoğraflar bir turumuzda bir araya gelmemişti. Harika bir tur oldu, emeğimize sağlık.
BeğenBeğen
[…] Yağmur Altında Zihinsel Tırmanışlar | Uluyayla-Ovacuma-Ulus, Bartın Bisiklet Festivali […]
BeğenBeğen
Reblogged this on tabletkitabesi.
BeğenBeğen